söz veren

söz veren
sozdar

Türk-Kürt Sözlük. 2013.

Игры ⚽ Нужно сделать НИР?

Look at other dictionaries:

  • az veren candan, çok veren maldan — varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • derdi veren devasını da verir — her sıkıntının, üzüntünün bir çaresi vardır anlamında kullanılan bir söz Merak etme erenler, derdi veren devasını da verir. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • parayı veren düdüğü çalar — para harcadığında insan istediğini elde edebilir anlamında kullanılan bir söz Bana kafa tutmaya hiç hakkın yok. Parayı veren düdüğü çalar. Verirsin bir görüşme parası daha. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • meyve veren ağaç taşlanır — bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırılır anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • köpek ekmek veren kapıyı tanır — köpek bile kendisini besleyen yeri bilir, davranışlarıyla duygularını belli eder, insan da bundan ders almalı, gördüğü iyiliği unutmamalıdır anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elini veren kolunu alamaz — (birine) kendisine iyilik yapıldığında devamını fazlasıyla isteyen kimseler için kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MÜTEVAİD — Birbirine söz veren. Sözleşen …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ha — ünl. 1) İstek uyandırmak için kullanılan bir söz Ha göreyim seni! Ha gayret! 2) (ha:) Şaşma anlatan bir söz Amma güzel ha! Öyle oldu ha! 3) (ha:) Dikkati çekmek, uyarmak için kullanılan bir söz Sakın ha bir daha yapma! Sakın ha ağlamanı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mı / mi, mu / mü — 1) Sonuna getirildiği cümleye veya kelimeye, söyleyiş biçimine ve tonlamaya göre soru, şaşma veya inkâr anlamı veren bir söz Bu su içilir mi? 2) Soru anlamıyla rica ve emir cümleleri yapar Bana bir bardak su verir misin? Bize buyurmaz mısınız? 3) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ne ... ne ... — bağ., Far. 1) Birden fazla özne, tümleç veya fiili birlikte inkâr etmek için, bunlardan önce yer alan kelimelerin başlarına getirilen tekrarlamalı bağlaç, hem ... hem ... karşıtı Günlerce ne gördüm ne de bir kimseye sordum. Y. K. Beyatlı 2) Ne… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”